top of page

Etiketlerin Neler?

Kadın, erkek, eş, ebeveyn, bankacı, yogi, vegan, cesur, narin, aktivist… Her birimizin doğuştan beri edindiğimiz ve her yeni seçimle edinmeye devam ettiğimiz onlarca etiketimiz var.

Bazıları çok önceden toplum tarafından biçilmiş, biz içine giriveriyoruz. Bazılarını biz yüceltiyor ve sahip olmak için emek veriyoruz. Bazılarına ise sahip olmaktan utanç duyuyoruz..

Halbuki hiç biri tek başına bizi tanımlamıyor, biz hem hiç biriyiz, hem de çok daha fazlası..

O yüzden mesele etiketlerin görünmez bir kafese dönüşmesine izin vermeden, bizi ya da başka birini tanımlamada ne kadar yetersiz olduklarının farkında olmak.


Bu konunun daveti bu olacak; herhangi bir kalıba sığmaya/sığdırmaya çalışmadan, hiç bir etiketi 2.deri gibi üzerine geçirmeden kendine ve başkalarına yargısız bir gözle bakman mümkün mü?


1.Kısım: Olumsuz Etiketler


Oz Büyücüsü’nü hatırlarsınız; Dorothy’nin yol arkadaşları olan korkuluk düşünüp kararlar almasını sağlayacak bir beynin, teneke adam hissetmesini sağlayacak bir kalbin ve aslan harekete geçmesini sağlayacak cesaretin arayışındadır. Halbuki yol boyu karşılaştıkları zorlukları sıklıkla korkuluğun harika fikirleri, teneke adamın nezaketi ve aslanın cesareti sayesinde aşarlar.

Her birimizin aynı bu grup gibi kendi özelliklerimize, gelişimimize kör olduğumuz alanlar var. Bazan başkaları ya da bizzat kendimiz tarafından belli bir şekilde tanımlanmaya öyle alışırız ki, aslında çoktan o halin ötesine geçtiğimizi farkedemeyiz bile.


Belki doğru bile olmayan, ya da sadece belirli bir dönem için geçerli olmuş olan bir yargının değişmez gerçek gibi üzerimize yapışmasına izin verir, kendimize ne kadar tembel/sıkıcı/dikkatsiz/iradesiz vb olduğumuzu tekrarlar dururuz..


Üstelik bunu yaparak sadece o an olanı tanımlamakla kalmaz, kendini gerçekleştiren kehanet gibi aynı halin tekrar etmesi için de zemin hazırlarız.


Bu döngüden çıkabilmenin yolu, ilk olarak yine fark etmekten geçiyor. Kolaya kaçmadan, etikete yapışmadan kendimize an be an yargısız gözlerle bakmaktan. Ve gördüğümüz şeyleri kim olduğumuzu değil, sadece o anlık durumu tanımlayan geçici sıfatlar olarak konumlamaktan..


Mesela bir şeyleri gerçekten eline yüzüne mi bulaştırdın?

Kendini acımasızca beceriksiz/yeteneksiz vb diye etiketlemek yerine, sadece “şu an için bu durumla istediğim gibi başa çıkamadım” ya da “henüz istediğim yerde değilim” demeyi dene.

Ve hatta kendine beceriyle yaptığın bir kaç başka şeyi hatırlat.


Ya da tüm kararlarına rağmen kendini kontrolsüzce abur cubur yerken mi buldun?

Kendini “iradesiz” diye etiketleyip hırpalamak yerine, “demek ki duygusal olarak biraz daha güçlenmeye ihtiyacım var” demeyi deme.


Böyle yaparak hem kendine şefkat göstermiş, hem seni geliştirebilecek bir yol haritası belirlemiş, hem de istediğin şekilde davranabilmek için iç kaynaklarını güçlendirmiş olursun

2.Kısım: Toplumsal Beklentiler



Ceo, anne, erkek, yogi, evlat, ruhsal gelişimci, sanatçı, muhasebeci, şifacı, akademisyen ve daha binlerce etiket.. Her biri için toplumsal olarak kemikleşmiş beklentiler, özellikler var. Erkek dediğin, kadın dediğin, anne dediğin, evlat dediğin diye başlayan; o yoga değil, bu sanat değil diyen; o etiketi paylaşan herkesin nasıl olup nasıl olmaması gerektiğini tanımlayan beklentiler.. Hâlbuki bu kadar geniş kümeleri kapsayan etiketlerin, rollerin herkes için geçerli “gerekleri” olması mümkün değil.

Bir süre dikkatini kendi etiketlerinde tutmaya ne dersin? İçinden geldiği halde, taşıdığın etikete yakışmayacağını düşündüğün için kendini geri tuttuğun neler var? Ya da içine iyi gelmediği halde yapmak zorunda hissettiğin? Bak bakalım, seninle aynı etiketi taşıdığı halde kalıba girmek zorunda hissetmeyen, o etiketin içinde kendi sesini/rengini bulabilen örnekler var mı?


Mesela iyi bir anne olup saçını süpürge etmeyen, üst düzey yönetici olup tüm çalışanları ile denk iletişim kurabilen, öğretmen olup belirli bir şekilde giyinmek zorunda hissetmeyen, akademisyen olup dışlanmak pahasına kendi özgün fikirlerinin arkasında durabilen örnekler.

Diğer yandan tüm bu etiketler hayatın sadece belirli bir alanına ilişkinler. Diyelim ki her bir etiketi kendi sesine, ruhuna uygun şekilde taşıma yolunu buldun. Hayatın diğer alanlardaki ilişkilerini bu etiketler üzerinden kuruyorsan işler yine değişiyor.


Örneğin sadece çalıştığın şirketin yöneticisi, bulunduğun sınıfın/kurumun eğitimcisi, çocuklarının annesi olabilirsin. Eşine annelik, arkadaşlarına öğretmenlik, çocuklarına yöneticilik yapmaya başladığında o ilişkilerin zedelenme ihtimali doğuyor. Ya da en iyi ihtimalle tarafların çok daha dokulu bir hayat yaşama şansı kısıtlanıyor.

Hayatında rollerin/etiketlerin karıştığı alanları fark etmen mümkün mü?

Her duruma taze bir niyet ve koşullanmamış bir zihinle bakmak

Her durum için hem o ana, hem de senin ruhuna uygun bir tavır geliştirmek mümkün mü?

3.Kısım: Kendi Seçtiklerim


Geldik son ve belki de en zor kısıma; Zihnimizde idealize ettiğimiz, seve seve kuşandığımız, taşımaktan gurur duyduğumuz etiketlere 🙃🦹🏻‍♀️


Sadece olumsuz ya da bize dışarıdan dayatılan etiketler değil; bile isteye seçtiğimiz, zihnimizde yücelttiğimiz etiketler de hem kendimiz hem başkaları için görünmez kafeslere dönüşebiliyor.


Örneğin feminist olmak, sevgili olmak, doktora yapmak, başarılı, entellektüel, cesur ya da yardımsever olmak. Bunların hepsi harika, ama eğer bunlar olmadığında kendimizi ya da diğerlerini eksik, değersiz zannediyorsak işler yine değişiyor.


Herhangi bir etiketi yücelttiğimizde, otomatikman o etikete sahip olmayan diğerlerini yargılayan bir yerde oluyoruz. Her biri kendilerine has koskoca bir duygu ve düşünce dünyasına, kendilerine has deneyimlere sahip olan insanları, tek bir sınırlı etiket üzerinden topyekün idealize etmeye ya da hor görmeye daha meyilli olabiliyoruz 🤷‍♀️

Örneğin belirli müzikleri dinleyenleri, belirli yazarları okuyanları, belirli filmleri izleyenleri, belirli türde beslenenleri, belirli şekilde giyinenleri, belirli miktarlarda kazananları otomatikman iyi/sevilebilir zannedebiliyoruz


Ya da aksine, bizim dünya görüşümüzü, zevkimizi paylaşmıyor diye belki dünyalar tatlısı bir insanı zihnimizde bir anda hiç edebiliyoruz


Halbuki her birimiz nelere inandığımızdan, kültürel tüketim alışkanlıklarımızdan, evli/bekar/popüler olup olmamamızdan bağımsız olarak aynı anda hem harika hem de çekilmez özelliklere sahibiz 🤷‍♀️ İyi ve kötü yanlarımızla, eksikliklerimiz ve kusurlarımızla varız.


Aynı yargılama otomatikman kendimize de yöneldiğinden, kimi zaman yücelttiğimiz etiketin “gerekleri” kendi özgün iç yönlendirmemizi ekarte edebiliyor. Ona sahip olmak ya da korumak için aslında içimize iyi gelmeyen şeyleri yapar ya da yapmak istediklerimizden geri durur hale gelebiliyoruz.


Örneğin sadece “evli” ya da “sevgili” etiketine sahip olmak için bize iyi gelmeyen ilişkiler içinde kalmak;

“İyi insan” nişanesini kaybetmemek için kendi uygunluğumuza ya da istek duyup duymadığımıza bakmasızın her talebe cevap vermek;

Zihnimizdeki “zor olan=değerli olan” yanılsaması yüzünden can çıkartan çalışma koşullarına seve seve hatta gururla katlanmak

“Güçlü” olmak adına kendimizi yardım almaya tümden kapatmak

Canımız şöyle çılgınca dans edip dağıtmak istese de “ağır”lığımız korumak için geri durmak gibi 🙃

Halbuki;

İlişkide olmayı önemsiyorsam, önce kendimle özenli ve sevecen bir ilişki kurabilirim,

Kendi sınırlarımı koruyup gözetirken de yeterince iyi bir insan olabilirim,

Değerli olmak için kendimi ispat etmek ya da illa gücümün son damlasına kadar tüketmek zorunda değilim..




19 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page